25 Kasım 2012 Pazar

KADIN;BEŞERİN ANASIDIR! Kadınlarımıza sahip cıkalım

Kadına yönelik şiddet, taciz ve mağduriyetin her geçen gün artması yanında buna yönelik çalışmalar henüz yeterli düzeye gelmedi. Ülkede boşanma sayısındaki artışlar aile kurumunun sağlıklı zemin üzerine kurulmadığını gösteriyor. Şimdilerde bazı projeler üzerinde yetkililerin çalışması var. Öncelikli olarak sorunların tespitinin doğru yapılıp çözüm yolları da buna göre aranmalıdır. Kadın sorunlarının ilk sırasına, kadına yönelik her gün büyüyen şiddet yerleşti. Kadın sorunu denilince; akla kadının karşılaştığı şiddet, taciz, tecavüz, gelenek ve göreneklerin zorlamaları geliyor. Kadının maruz kaldığı şiddet denince aile içi şiddet, fiziksel şiddet mi akla gelmeli, yalnız bununla sınırlı mı kalmalı? Kadına fiziksel şiddet yanında, adını küçümsemek, kendisine olan özgüveninin yitirmesine yol açmak, aşağılayıcı sözler söylemek, ten istismarı yapmak ta şiddet sayılmaz mı? Kadına yönelik şiddetin resmi rakamlara göre 7 yılda yüzde 1400 oranında artış gösterdiği, kadınların en çok eşleri ya da sevgilileri tarafından, ev içi şiddete maruz bırakıldığı ifade edilmektedir. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun araştırmasına göre ise, Türkiye’de her 100 aileden 34’ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalıyor. Her yıl konunun üzerinde daha fazla durulmasına ve önlemler alınmasına rağmen kadının maruz kaldığı şiddet oranı neden artış gösteriyor? Ülkenin neresinde, hangi bölgesinde, hangi kurumunda olursa olsun “Özünde erkeğin şiddetini meşru gören” anlayışın varlığı büyük bir çözümsüzlük oluşturur. Aile kurumunu koruma mantığı sonucu gelişen bu tutum ve anlayış zamanla şiddete de dönüşebilir. Hangi sebeple olursa olsun erkeğin uyguladığı şiddeti görmezden gelmek, zamanla aile ortamında daha da farklı sorunlara yol açar. Böylesi bir aile ortamında büyüyen bir çocuğun sağlıklı olması, gelecekte sağlıklı aile oluşturması da beklenemez. Şiddetin önüne nasıl geçilmelidir? Şiddet kanun ve yasalarla tek başına engellenemez! Temelinde inanç, ahlak ve güven esasına dayanmayan bir eğitim ailelerde şiddetin boyutunu daha da fazlalaştırır. Şiddet cahillik göstergesinin en üst sınırıdır. Bizim değerlerimiz asla sorun üretmez. Türkiye’nin değerler burcunda; İslam, iman, adalet, hikmet, irfan ve güzel ahlak emanetleri vardır bunlar korunup yaşanmalıdır… Belli bir İnanç ve kültür olgunluğuna ulaşmış ailelerde huzur ve refah daha fazladır. Şiddeti önlemek için, konu hakkında bireyleri, aileleri ve toplumu eğitim yolu ile bilgilendirip, bilinçlendirmek gerekir. Kadına yönelik şiddeti önlemeye konusunda güzel çalışmalar da var. Jandarma Okullar Komutanlığı’nda bulunan yaklaşık 2 bin 200 personelin ve yurdun çeşitli yerlerinde görev yapan, buraya gelerek kurs alan personelin yanı sıra her yıl jandarma eğitim merkezlerine gelen 130 bin civarındaki Mehmetçiğin de kadına yönelik şiddet konusunda bilinçlendirileceği belirtilmektedir. Kadına yönelik şiddet ve aile eğitimi konusunda okullarda da eğitim verilmeli ve ders konuları arasına girmelidir. Şiddet öğrenilen bir davranıştır. Bu nedenle, kitle iletişim araçlarının, özellikle de en yaygın olarak kullanılan ve toplumu en etkileyici araç olan televizyonun şiddeti öğretici, teşvik edici yayınları önlenmelidir. Televizyon, şiddetin zararlı etkilerini gösteren, bu konularda toplumu bilinçlendiren yayınlar ile şiddeti önleyici bir yayın aracı olarak kullanılmalıdır. Medya ve görsel iletişim vasıtalarıyla da kitlelere yönelik eğitici yayınlara yer verilmelidir. Şiddete veya istismara uğramış kişileri destekleyen ve güvence altına alan bir sosyal güvenlik ve hizmet şemsiyesi kurulmuş olmalıdır. İktidarların hem özel hem de kamusal alanda mevcut olan şiddeti görmezden gelmesi, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı etkili politikalar geliştirmemiş olması, kadına yönelik şiddeti sürekli kılmaktadır. Kadın ekonomik ihtiyaçlarından ve sosyal haklarından yoksun bırakmamalıdır. Merhametin ve sevginin dergâhı kadın, istismar edilmeden kirletilmeden, bir et kadın kılığına sokulmadan, pazarlarda, vitrinlerde, reklâmlarda teninin istismarı yapılmadan, dört duvar arasına hapsedilmeden namus ve şeref timsali, toplumun temel öğesi olarak değerlendirilmelidir! Kadın ailenin, aile devletin orta direğidir. Kadın ve aile toplumun özüdür, her zaman muhteremdir, korunmalıdır. Daha temiz bir toplum için, bizi doğuran ve büyüten o kadınlar için Peygamber efendimizin “Cennet anaların ayaklarının altındadır “ sözü ile kıymet biçemediği o kadınlara yapılan şiddete HAYIR denmelidir! Sorunun çözümü sistemin kendisini yenilemesidir! Dine, akla, vicdana aykırı uygulamalara ‘Hayır’ denmelidir! Cennet’i annelerin ayakları altına seren bir kadın anlayışına, ilahi kitaplar içinde kadınlığı bütün Müslümanlara ve insanlara korunacak bir değer olarak tanıtan Kur’an anlayışına, Müslümanlığımızın ve insanlığımızın ulaşması çözüm arayışlarının esası olmalıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder