12 Ekim 2012 Cuma

Sevginin Güçleri

SEVGİ temelde soyut bir kavram değildir. Yani sevgi izafi bir değere, izafi bir varlığa sahip değildir. Sevgi bütün varlık dizileri, varlık grupları içerisinde mevcuttur; hayvan topluluklarında ve hatta bitki aleminde dahi, yapılan çeşitli tecrübelerle bu sevgi olayının somut örnekleri görülmüştür. Sevgi metapsişik görüş ve anlayış çerçevesinde evrende bulunan bir güçtür. Onun bir güç, bir kudret tarzında oluşu, aynı zamanda sevginin her şeyi ve her yeri kaplamasıyla alakalıdır. Bu güç, sınırlı bir güç değildir. Bu güç, varlıkların dışında mevcut olan ve bütün varlıkları kendi bünyesi içerisine alan ve varlıklar tarafından da kendi niteliklerine, tekamül seviyelerine ve realitelerine göre yorumlanan, tezahür ettirilen bir güçtür. Bundan dolayı da sevgi tanrılık ya da ilahi bir sudur, yani bir emanasyondur, bir yayınımdır. Sevgi bizzat Yaradan’dan südur eden bir güç değildir. Bu önermede sevgi gücünün Yaradan’dan südur ettiği ifade edilmiyor; söylenebilecek husus, onun Tanrı’lık, yani ilahi bir mahiyet taşıdığıdır. DİRENÇ azalması varlıkta toleransı, hoşgörüyü, sevgiyi ve sabrı meydana getirir. Ahlaki veçhe, yani alınan bu enerjinin bizde meydana getirmiş olduğu manevi görünümler bundan ibaret değildir. Çok çeşitli manevi görünüşler vardır ama temel bunlardır. Özellikle insanlara ve haklarına saygı göstermek, onların tekamül çabalarına yardım etmek, tekamül çabaları içerisinde yürürken yollarını kesmemek, onlara engel olmamak; bütün bunlar, hepsi bir müsamahanın, bir sevginin tezahürüdür. Eğer biz bunları yapamıyorsak, sadece birbirimizin yüzüne bakıp tamamen çıkarcı bir sevginin içinde kalıyorsak, ki insanlık bugün bu durumdadır, kendimizi tanıma yolunda ve manevi gelişme yolunda olduğumuz pek söylenemez. Direnci azalmış ya da sevgi emanasyonlarını alma kapasitesi artmış bir varlıkta tezahürler nasıl oluyor? Buna ait, metapsişik araştırmalarımızın sonunda, bizden önce de yüzyıllar boyunca çeşitli kesimlerde tespit edilmiş önce de yüzyıllar boyunca çeşitli kesimlerde tespitedilmiş büyük gözlemler vardır. Sevgi evrenseldir, her yerdedir, her bünyenin içerisindedir. Mutluluk eşyadan insana yansımaz; insandan eşyaya yansır. Bu, temel bir ilkedir. Mutluluk eşyadan değil, insandan yansır, yani mutluluk bir şuur olayıdır. Eşyanın bize vermiş olduğu bir etkinin kazandırdığı bir güç, bir tatmin, bir kudret sahibi olmak olayı değildir. İçsel bir olaydır. İnsanlara bunu yeniden öğretmek, tekrar tekrar anlatmak gerekir. İktidarın en büyüğü dışarıda olan iktidar değil, içeride olan iktidardır. Ve bu iktidarın en büyük destekleyicisi, taşıyıcısı da sevgi gücüdür, sevgi enerjisidir. Bunu kendi bünyemiz içerisinde biriktirmek, çeşitli mihraklarımızı, çeşitli manevi melekelerimizi harekete geçirmek mecburiyetindeyiz. yani biraz önce saymaya çalıştığımız ahlaka dayalı, insanlığa dayalı; merhamet gibi, yardımseverlik gibi, şefkat ve adalet gibi melekelerimizin gelişmesi, dışarıdan bize gelen bir etkinin değil, bizim kendi iç varlığımızda meydana gelen bir değişikliğin sonucudur. Eşya insana adaleti öğretemez; eşya insana şefkati, yardımseverliği, merhameti öğretemez. Bu bir şuur olayıdır ve bunu ancak biz kendimiz çeşitli tecrübelerle öğreniriz. Tecrübe edinmekten maksat da işte, bu yüksek sevgi enerjsini almaktır. Adı sevgi olan bu enerjiyi almaktır. Mistik tezahürlerin yanı sıra, metapsişik birtakım olaylar da meydana gelir. Bu tanrısal çekime tutulduktan sonra, bu evrensel sevgiye yakalandıktan sonra, direnç çok azaldığından, madde üzerindeki hakimiyet artmaktadır. Maddeye olan hakimiyet arttığı zaman da, birtakım metapsişik olaylar meydana gelir: şifalar, kehanetler, zamanı ve mekanı aşan çeşitli rüyetler gibi. Bunlar için çoğu kere azizlerin tezahürleri, evliyaların kerametleri, tanrısal inayetler tarzında çeşitli ifadeler kullanılmıştır. Bunlar sevgi enerjisinin yüksek düzeydeki tatbikatıdır Aile, toplum ve millet olarak yaşayış, insanların, sevgi gücünü çekmeyi ve bunu yansıtmasını öğrenmelerine vesiledir. Sevgi ihtiyacı tatmin edilmez, nakledilmezse dengesizlikler, bunalımlar, stresler doğar. Bu, bütün bir toplumu kapsayabildiği gibi, her ferdi, her aileyi, her grubudakapsayabilir. mahiyette bulunan bir yığın rahatsızlığın temelinde sevgisizlik yatar. Sevgisiz olarak yetişmiş, sevginin nasıl alınıp verileceği öğretilmemiş veya karşısına bu imkan çıkarılmamış varlıklarda, sevgisizlikten doğan birtakım yan arızalar ortaya çıkar. Kendine güvensizlik, aşağılık duygusu, sadistlik, nefret, kendi içine kapanma gibi birtakım problemler ortaya çıkabilir. Daha aile yuvasındayken sevgi enerjisini almayı, kendi varlığında tutmayı, çoğaltmayı öğreterek, yavaş yavaş çocuğun gelişmesini sağlamalıdır. Önce çıkarcı bir sevgiyi, ondan sonra sevgi tacirliğini öğretmek, daha sonra da diğerkam sevgiyi çocuğa öğretmek lazımdır. Zaten çocukların gelişimi genellikle böyledir. Varlıklardan bahsederken, sadece insan varlığını değil, hayvan ve bitkileri de kastediyoruz. Hayvanlar ve bitkiler arasında acaba bir iletişim var mıdır? Elbette vardır. Hayvanlar arasında sevgi iletişiminden doğan koruma ve fedakarlık örneklerinin sayısı çoktur. Hayvanların birbirine karşı gösterdikleri fedakarlık ve koruma, içgüdü ismiyle anılmış olsa da, esasında büyük bir sevginin A, B, C’sini tezahür ettiriyor. Sevginin A, B, C’si içgüdüseldir. Bunu sadece hayvanlara atfedemeyiz. Çünkü insanların da çoğunun sevgisinin başlangıcı içgüdüseldir. Bazen anne-evlat arasındaki sevgilerin büyük bir kısmında bu içgüdüsel sevgi dahi tezahür etmeyebiliyor. Yavrusunu öldüren, yavrusunu satan, bir cami avlusuna bırakıp giden anne yok mudur? Bir güvercinin yapmayacağı şeyi insan yapabiliyor. Hiçbir kuş, yavrusunu yuvadan aşağı atmaz; ta ki uçma zamanı gelinceye kadar. Bu da zaten atmak değil, onu uçmaya alıştırmak içindir, ilk harekettir. Leylek yavrusunu yuvasından atar ama uçması Bitkiler arasında acaba durum nedir? Bitkiler birbirini sever mi? Bitkiler bitki olmayan canlıları "sever mi? Sever. Özellikle bitkiler daha da hassastırlar. Çünkü Bitkilerin Gizli Yaşamı isimli kitapta ifade edildiği gibi ve bugün de hala büyük çalışmalar halinde sürdürülen, bitkiler arasında "Baxter Etkisi" olarak bilinen mükemmel bir telepatik alışveriş mevcuttur. Yani birbirinden hoşlanan¬hoşlanmayan bitkiler, bitkilerin hayvanlara karşı tezahürleri, bitkilerin insanlara karşı tezahürleri bilinen hususlardır. Demek ki sevgi evrenseldir, her yerdedir, her bünyenin içerisindedir. Atomun da, insanın da içerisindedir; bütün kainatı sarmıştır. Bu genel çekim, yani tanrılık cezbe her yerde mevcuttur. Her şeyi kendi kudretli eli içerisinde tutan bu güç, sevgi ismini verdiğimiz güçtür. Yoksa kavram olarak düşündüğümüz sevgi değildir. İnsanlardaki doğa, hayvan ve bitki sevgisinin asıl sebeplerinden biri şudur: Bitkiyi bitkiye, bitkiyi hayvana, hayvanı hayvana, hayvanı doğaya ve bütün bunlarla beraber daha şuurlu olan insana bağlayan bir bağ olması lazımdır. Bu sadece görgül bir mesele, yani görmekten dolayı, duyularla hissetmekten gelen bir birleşme, bir tabii kaynaşma değildir. Bu, her varlığı kendi içinden saran bir güçtür. Doğa, bitki, hayvan ve insan ancak birbirini içten sararak yakalayabilirler. İnsanlardaki bitki, hayvan ve doğa sevgisinin sebebi, bitki ve hayvanların sevgi enerjisini çok daha az dirençle almalarıdır. Onlar kesinlikle herhangi bir dirence sahip değiller. Dolayısıyla bizim onlara verdiğimiz sevgi, onlar tarafından çoğunlukla aynen kabul edilmektedir. Ve böylece onlardan bize saf bir sevgi aksetmektedir. Ama bu insanlar arasında mümkün olmuyor. Çünkü insanlarda direnç var; bitki ve hayvanlarda ise yoktur. Neyse odurlar. Alıyor ve veriyorlar. Dolayısıyla insanların bugün bitki ve hayvan beslemeye karşı, doğaya karşı maydana ’gelen sevgi artışının sebebi, bitki ve hayvanların sevgi enerjisini çok daha az rezistansla almaları ve vermeleridir. Gerçekten insanlar insanlara sevgi vermiyor. İnsan hep menfaatle alakalı olmak üzere, belki de sürekli negatif tepkiler alıyor. Nefretler alıyor; zıt çekimler içerisinde bunalıyor. Ama ne hayvan ne de bitki insandan nefret etmiyor. Hayvan ve bitki sevgisinin çok yayılmış vaziyette olmasının sebebi bize göre işte, budur. Tek başına kedisi ile, köpeği ile, bitkileri yaşayan yüzlerce, binlerce insan bunun kanıtıdır.SEVMEK Tanrının kullarına verdiği en güzel ruh olsa gerek beklide kainattaki tüm canlılardaki bu neşe sanırım ondan olsa gerek sevmek sevilmek kadar güzel dir. uzaklardan uzaklara sevgilerimle…………

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder